28 Ağustos 2009 Cuma

Zzz..

uyumak. tüm zamanımı uyuyarak geçiriyorum 10 gündür nerdeyse. ve hayatımdan çalıyorum çok güzel saatleri (lord henry çok etkiledin beni çook) belki de ama napayim yani.

şu an beni heyecanlandıran, görmeyince delirdiğim, yanımdayken bile özlediğim, yanımda olan birisi yok-e tabii uyumaktan etrafıma bakamıyorum ki- ama çok mutluyum ehi. başta hasan olmak üzere kıymet, merve, esen ve belkıs benim hayat meleklerim. he bi de mike patton var o ayrı. bi geliyor bi gidiyor :P sizi çok seviyorum, gözüme bi şey kaçtı lan sanki.

27 Ağustos 2009 Perşembe

The Picture of Dorian Gray, Oscar Wilde


Dün başladım okumaya. Klasik okumak zor gelir bana ama kesinlikle diğer klasikler gibi değil. Hiç bitmesin istiyorum, sindire sindire okuyorum Dorian Gray'in Portresi'ni. Okurken biraz not almaya çalıştım. Şimdiye kadarkileri yazıyorum, devamını da ekleyeceğim.

"İnsanın gençliğini yeniden kazanabilmesi için çılgınlıklarını yinelemesi gerekir."

"Erkek yorgun düştüğü için evlenir, kadın merak duyduğu için. İkisi de hayal kırıklığına uğrarlar."

"Grande passion yaşamak, yapacak hiçbir şeyi olmayanların ayrıcalığıdır."

"İnsan aşık olduğu zaman hep kendi kendini aldatmakla işe başlar, başkalarını aldatmakla sona erdirir. Dünyamızın romantizm dediği işte budur..."

"Kişi her ne zaman budalaca bir şey yaparsa mutlaka en yüce amaçlar içindir."

"İyi insan olmak demek insanın kendi kendisiyle uyum içinde olması demektir. Uyumsuzluk da insanın başkalarıyla uyum içinde olmaya zorlanması demektir. Kişinin kendi yaşamı: Önemli olan budur. Komşularımızın yaşamlarına gelince; insan tutucu ya da püriten olmak isterse bunlara ilişkin ahlaksal görüşlerini ilan edebilir, ama aslında bunlar bizi hiç ilgilendirmez. Zaten bireyselliğin güttüğü amaç daha yücedir. Çağdaş ahlak çağın ölçüsünü benimsemekten ibarettir. Bence herhanhi bir kültürlü kişinin yaşadığı çağın ölçüsünü benimsemesi en kabasından bir ahlaksızlıktır."

"Sigara kusursuz keyfin kusursuz bir örneğidir."

"Ayrıntılar her zaman avam işidir."

"İnsanın pişmanlık duymadığı tek şey yaptığı yanlışlıklardır."

"Mağara adamı gülmeyi bilseydi tarih bambaşka bir yol alırdı."

"Çağımıza güç veren ilkeler değil, kişiliklerdir."


"Ceza görmekte kişiyi aklayan bir şey vardır. insan adaletli bir tanrı'ya ettiği dua 'günahlarımı affet' değil 'günahlarımız için bizi cezalandır' olmalıydı."

"Doğallık da gösterişlidir, hem de gördüklerimin en cazibelisi."

"Bir keresinde ölmeyecek bir aşk için sanatsal bir yas tutma yöntemi olarak bütün mevsim boyunca yakamda hep menekşe taşımıştım. Ne varki sonunda aşk öldü. Onu neyin öldürdüğünü şimdi hatırlamıyorum. Sanırım kızın "bütün dünyayı senin için feda ederim" demesi yüzündendi.bu sözün söylendiği "an" her zaman korkunç bir andır..İnsan yüreğine ebediyet korkusu salar..
Neyse inanır mısın bir hafta önce lady hapshire'lardaki yemekte kendimi sözkonusu kadının yanında buldum. Kadın her şeyi yeniden yaşamakta, geçmişi eşeleyip geleceği didik didik etmekte ısrar etti.. Ben yaşadığım bu aşkı zambak yatağına gömmüştüm. Kadın bunu yeniden çekti çıkardı, hayatını mahvettiğime yeminler etti. Şunu söylemek zorundayım ki....Tabağındakileri silip süpürmüştü, bu yüzden hiç kaygılanmadım.. Aman ne çiğlikti bu yaptığı.. Geçmişin tek çekiciliği artık geçmiş olmasıdır.. Ama kadınlar perdenin ne zaman kapandığını asla bilmezler.. Her zaman altıncı perde olmasını isterler, oyunun hiçbir ilginçliği kalmadığı anda oyunu sürdürmeyi önerirler. İstedikleri yapılsa, her komedi trajik bir sonla biterdi ve her trajedide bir farsa dönüşürdü. "


" Günümüz hayatını çekici ve derin yapan tek şey gizliliktir. saklarsan en bayağı şey bile çekici hale gelir"

"Bilge olamayacak kadar çok okuyan, güzel olamayacak kadar çok düşünen insanların çağında yaşıyoruz."

23 Ağustos 2009 Pazar

kararsızım








Üç Maymun. Nuri Bilge Ceylan. İzlediğim 2. Nuri Bilge Ceylan filmi. Diğeri için 'İklimler'. Bir kerede oturup bi filmi bitirebilme özelliğimi şu sıralar kaybettim zaten. Hele bu filmde baya bi kastım kendimi. Herkes izledi, dünya izledi, ben neden izlemedim hala ezikliği içindeydim.

Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Şungar ve Yavuz Bingöl...Üç maymunu oynadılar. Ahmet Rıfat Şungar şu sıralar baya popüler. Hatırla Sevgili'de Ali rolüyle tanıdık onu. Sonra dönüm noktası olarak Üç Maymun'da. Oyunculuk zor iş cidden. Senaryonun kotarılması daha zor. Üç Maymun'da bi aile dramını izliyorum ama sıkılıyorum da. Yedikule'de bir evi gösteriyor. Gri renkler. Mutsuz herkes. Benim de içim daralıyor. Tren geçiyor evin karşısından. Trenler çok var bu filmde. Orospuluk yapan kadın terasa çıkıp intihar teşebbüsünde bulunurken de tren var. Görüntüler fotoğraf gibi. Fotoğraflardan film yapılmış gibi. Ben anlamam, etmem ne denir buna. Ama hoşuma gitti. Çoğu insana gayet normal ve cezbedici gelmese de.

Hatice Aslan nedense bana filme ait değil hissini uyandırdı. Tersine Yavuz Bingöl rolünün hakkını fazlasıyla vermiş. Aklımda kalan ve beni deli eden bir nokta da filmde kadının telefonunun melodisi oldu. Yıldız Tilbe'den...He bi de siyah-beyaz ekran eski bi nokia telefondan o şarkı sesinin çıkması ben gibi çoğu kişiyi düşündürtmüştür :)

Fotoğraf karesi görünümündeki görüntüler, klişe kokan şeyler, karakterlerin uzağa bakarken çekilmesi, ve yüzlerine odaklanıp 406950 saniye öyle kalmaları da herhalde bu tarz (ne tarz ben de bilmiyorum) filmlerin olmazsa olmazlarından. Sonuç olarak darala, sıkıla bir film izledim ve orospu bi kadının kocası tarafından nasıl affedilebileceğini ve bi ailenin görmezden, duymazdan, bilmezden gelişlerine şahit oldum.

İyi geceler efenim.

1 Ağustos 2009 Cumartesi

evlilik ne demekmiş?!

''pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı,dişleri
fırçalanmış adamı/kadını sevmek kolaydır. aslında aşk, aynı insanı, sabahın
körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali ile de kabul edebilmek, aynı
tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanapede
yastıklara sarılıp sızmışken bile şevkatle okşayabilmektir. buna
katlanamayanlar zaten aşık değillerdir.

bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor
diyebiliriz. zira aşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. hep beraber
olmak istersin. banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir
ve huzur verir. ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını
düşünürsün, pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini, o bin tane ayakkabısı
dururken binbirinciyi almaktan mutlu olacak diye, istediğin gömlekten
vazgeçersin. zamanla, almaktan çok birşeyler vermekten mutlu olduğunu
keşfedersin. eğer evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü
yapacak bir anne olacak sanılıyorsa, o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı
ve adamın geceleri terlemediği düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve
lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti
bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır.

evlilik; sadece aşk değildir. evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık,
ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan
bir akrabalık ilişkisidir. aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek
başına ayakta tutamaz. aşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış
akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. hala canınız
sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
aşk evlilikte gider gelir. halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı
temizleyebilirse gene aşık olunur. o aradaki sinir evresini aşabilenler
ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. tahammül edemeyenler ise ikinci
evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.
zafer, direnenlerin olur."



(ç)alıntı.