30 Mart 2010 Salı

baharın gelişi

hafta sonunun iç karartıcı, soğuk, yağmurlu havasından sonra bugünün tertemiz, güneşli ve sıcacık olması beni ve hasanı ne zamandır gitmediğimiz ortaköy'e çekti :) deniz kenarında oturup güzel güzel kumpirimizi yedik ve biraz da fotoğraf çekildik :) bayadır yanımda taşımadığım fotoğraf makinemi bugünden itibaren çantamdan eksik etmicem :)

kumpirimiz bittiği için bize yanaşmayan kediler :(

kız kıymet bah hele hasan sen de bakabilersin


son 2-3 gündür lookbook'a bakarken dikkatimi çekenlerden.
özellikle abuk subuk gayğ gayğ giyinen erkeklerin arasından şu bi kaç tanesini bulmak oldukça zor oldu :P

photos: lookbook.nu

29 Mart 2010 Pazartesi

el secreto de sus ojos

en iyi yabancı film oscarını kapan arjantin yapımlı film, benim için iki kelimeyle 'por favor' u ifade ediyor. filmde 405904 kez por favor (lütfen demek ispanyolca) denmesi ve o p'nin f'nin beni benden alması dışında, başlarda biraz sıkıcı gelse de ilerledikçe film kendini izlettiriyor.(por favor'lar çoğalıyo tabi gitgide)

burdan bakıverin siz gerisine artıkın. ben bi de görsel ekliyim janjanlı gözüksün blooooom.

günün sözü "summer'lığım tutabilir" :)

bugün ikinci kez 500 days of summer'ı izledim :)
ve summer finn'in karakterinin kıyafetlerine hayran kaldığımı, zooey deschanel'in  saç rengine, gözlerine, kahküllerine bir kız olarak taptığımı söyleyebilirim. erkeklere hak vermemek elde değil...

28 Mart 2010 Pazar

"afrikalı leo aslında afrikalı değilmiş" :)

biraz kitap okuma özürlü olduğumdan bi türlü vakit bulup elime kitap alamadığımdan ama bi yandan da hasan ın merve nin yarışır gibi kitap okumalarını, bi kitabı alıp ertesi günü öbür kitabı getirmelerini kıskanarak ben de bu aralar ard arda bişeyler okumaya başladım. aslında bu kadar uzun ve saçma sapan bi cümle kurmamın etkisi var mıdır bilemedim şimdi. suçu amin maalouf a atmak gibi olcak yoksa :)
amin maalouf hayranlığım doğunun limanları ile başladı. ve afrikalı leo ile devam ediyor :)
sevdiceemin bi gün hatta bi sınav haftası elinden düşürmeden okuduğu ve aynı anda tweetleyip durduğu, "afrikalı leo aslında afrikalı değilmiş" cümlesi belki de beni bu kitabı okumaya iten en önemli sebep diyebilirim :D
genelde tek tük okuduğum kitapların da büyük kısmı best seller daki kitaplardan ve de yazarların ilk kitapları gibi oluyor. heh ondan ben okumaktan zevk alamıyormuşum meğer. yani 21 (yirmibir) yaşıma gelmişim hala ne biliyim bi dostoyevski dir, tolstoy dur, victor hugo falan okumuş değilim. utanıyorum kendimden resmen.
neyse asıl konumuz amin maalouf tu. afrikalı leo bitsin, semarkant ı okucam. karar verdim. cümlelerime hakim olamıyorum şu an. reyhan karaca bangır bangır sevdik sevdalandık kör düğümle bağlandık böyle ayrı gayrı olmaz olmaz diye çığırmakta. eşlik edemeden yapamıyorum. allam.

iyi geceler hadi, saatleri 1 saat ileri alcaz zaten az uyumuş gibi olcaz ondan erkenden uyuyuyuyuyuunn. annem gibi oldum :/

27 Mart 2010 Cumartesi

kelimeler

sıcacık/uyanmak/yatak/tekbaşıma/olsa/krep/nutella/yapmak/sevgili/olsa/gelse/hasta/sevgili/yazıkona/sıcacık/yatak/beraber/nutella/uyumak/sonra/

meet me on the sunny road..


wrote you this
i hope you got it safe
it's been so long
i don't know what to say
i've travelled 'round
through deserts on my horse
but jokes aside
i wanna come back home
you know that night
i said i had to go
you said you'd meet me
on the sunny road

it's time, meet me on the sunny road
it's time, meet me on the sunny road

i never married
never had those kids
i loved too many
now heaven's closed its gates.
i know i'm bad
to jump on you like this
some things don't change
my middle name's still 'risk'
i know that night
so long long time ago
will you still meet me
on the sunny road

it's time, meet me on the sunny road
it's time, meet me on the sunny road

well, this is it
i'm running out of space
here is my address
and number just in case.
this time as one
we'll find which way to go
now come and meet me
on the sunny road



fotoğraf: http://barbroute.deviantart.com/art/Another-sunny-day-77106512

dinleyin deyü



ps: 2-3 nisanda babylon'da çıkcaklarmış.

26 Mart 2010 Cuma


fotoğraflar: lookbook.nu

hey erkekler!

spartacus: blood and sand
bu diziyi kız arkadaşınıza izlettirmeyin derim ben!

neden mi? buyrun :P



Suri benim bebem olmalıığğğğğğğ

öpülesi dudaklar! 2 :D

23 Mart 2010 Salı

hrrrrr!

öff imha etcem bu blogu çok sıkıcı :/

14 Mart 2010 Pazar

Bu aralar neler izliyorum/okuyorum/yiyorum/giyiyorum?

Yine bayadır bişeyler yazmadığımın farkına bu sabah vardım. 1i geçe uyanıp yaklaşık 1 saat de cıcacık yataktan kalkamayıp, düşündüm düşündüm...Blogum hakkında ve başka başka şeyler hakkında...Son 1 aydır hangi filmleri izlemişim, hangi kitapları okumaya başlayıp sıkılıp yarım bırakmışım, kredi kartı ekstrem ne kadar gelmiş, çılgın kış indirimlerinin ağından kurtulup yeni sezon kıyafetlerine ne kadar para dökmüşüm/dök(e)memişim vs vs bunlardan bahsetcem biraz..sıkılanlar olduysa şimdiden çıkabilir :P

Geçen ay bi şekilde elime geçen 'altyazı' dergisi belki de derdime derman oldu. genelde sinema dergileriyle, hatta moda dergileriyle bile aram pek yoktur. internetim olsun bana yeter yani. neyse altyazı da sağolsunlar 2000lerin en iyi filmi ve 2009un en iyi filmleri şeklinde bir dolu listeler yapmışlar. işin açıkçası sevinmedim değil :)

İlk olarak kapakta da olan Bright Star ı indirmeye başladım.Filmin yönetmeni Jane Campion. Abbie Cornish ve Ben  Whishaw isimlerini de görünce hemen izlemeliyim dedim.


Hatırlamayanlara hatırlatma :) Abbie Cornish; Candy deki hatun, Ben Whishaw ise Perfume den tanıdığımız Jean Baptiste. Kısaca konudan bahsedersem 19.yy romantik şairlerinden John Keats ile Fanny Brawne ın aşklarını anlatan acıklı bi biyografi. filmin sonundan John Keats şiirlerini araştıracağınızdan eminim :)


Bir diğer film ise In The Cut. Yine Jane Campion ın yönetmenliğinde :)



Meg Ryan başrolde. sapık bi katili arıyoruz filmde, bence sürükleyiciydi. imdb puanına aldırış etmeden izleyin derim ben.

Ve sıradaki film Hunger. Steve McQueen in 2008 yılı yapımlı filmi. İzlediklerim arasında kesinlikle en etkileyici olanıydı. Hatta bi ara dayanamıcam diyip filmi kapadğım bile oldu...


Yine tavsiye etmeden geçemiyceğim bi diğer film ise Zodiac.

Şimdilik bu postu yarıda kesmek zorundayım çünkü mutfaktan acayip güzel kokular gelmekte :P
İlk defa denediğim şu kocaman "cookie"ler bakalım nasıl olmuş^^
Postun film kısmını başta bi heyecanla yazmaya başlayıp sonra hızlı hızlı yazdığımın farkındayım :)
En kısa zamanda devamı niteliğinde alışveriş, kitap, müzik, yemek, ıvır zıvır içerikli şeyler yazıcam :)